Bulut dağları
Dökülen bulut ırmaklarından geriye
Ey!
Sadece ölüsü ele geçen
Eriyen elektirik tellerine
Kemikten mumlar asılmıştı
Senin tarafından
Seninle
Kırık boyun
Taşıyamaz
Kurumuş masalları
Ve
Acının sabit kokusu
Henüz açan nergisler üzerinde
Soluyor
Hercai menekşe
Soyunuyor mooor
Dışarıda
Mekanik uğultu
Birikiyor
Yerde
Çukurlarda
Elsiz yalnızlıklar
Sivri gözyaşları
Kırık zamanlar
Birikiyor cansız anılar
Sarakan sokak lambalarının
Dibi kuyu
Sokağa
Ağıt döküyor
Ağaç gölgeleri
Hep aynı yerde olmak
Hep aynı yerde uyanmak
Mezarlık selvileri
Yinelenen ağır hareketleri
Bir dışlığı
Dıştan ölçme kararı
Bizlik bir protesto
Ruhlar
Bedenlerden çok önce
Kaybedildi
Kasımın kabaran sahilinde
Sönüyor yerli yerinde yıldızlar
Kayalığı seven okaliptus!
Devriliyor kırk yıllık kökler
Değişmiyor yeşildereye bakan yamaç
Ah!
Sarı zamansızlık
Esiyooooor
Cılız toprak damlar üzerinde
Molozlar arasında kalan
Eksilen bellek
Acıtmak için
Ne yapsa
Biraz daha sevilmeye yarıyor
Çocukça
Kara fikirler
Yaralanmış birer pencere açıyor
Oğluna yabancı anneler
Kara ufka bakıyor oradan
“geri dönmek , gerekir”
Ama hangi geçmişe
Kalan hangi güne
Yalnızca
Verileni mi tuttun bilincinde
Son!kendine dayatıyor
Belki de tek varlık son!
Öyle ki
Güneşin yönü
Sevginin ne hissettirdiği
Yaşamın varlığı oldukça belirsizleşiyor
Dalında kurudu umut
Un ufak oldu
Arzunun korkunç dişleri arasında sevgi
Aniden
Bir sesin içine
Yer yer pek çok ses uzuyor
Taş duvara
Çakılan boşluk
Boşluğu katetme imkanı
Aynı anda iki eliyle havayı dövüyor
Zafer edasıyla
Disiplin parçalıyor oyuncakları
İyi düşünce
Ve güzel bedenlerin sahipleri
Sizin olan mutluluk ölü
Güney göğünün dağılan bulutları
Sınırın dikenli teline takılı kaldı
Söylenenlere inan
Çok önceden
Söylenmiş olacaklar